Arkadaşlar elimde bir formül var ve bu formülün sizi daha iyi bir hayat yaşama konusunda ikna edebileceğini düşünüyorum. Bu formül hayatımızdaki negatif şeylerin varlığını azaltırken pozitif şeylerin varlığını arttırıyor. Yani bize daha anlamlı birer hayat vaat ediyor. Hazırsanız formülü açıklıyorum…
Bu formülün ismi sadeleşmek. Ama nasıl?
Diğer bir adıyla minimalizm. Minimal bir insan olmanın hiçbir şeye sahip olmamak değil gereken şeylere sahip olmak olduğunu hobilerle, gelişimle, üretimle, doğru dostlarla daha fazla vakit geçirmek olduğunu zaten konuşmuştuk. Bugün size bu formülün faydalarından bahsetmek istiyorum.
Daha Az Şeye Sahip Olmanın Faydaları
1. Özgüven gelişimi
Sanırım katılırsınız bana hayır diyememek bir çoğumuzun hayatındaki büyük belalardan birisi. Sadeleşmek önemsiz şeylerden bizi uzaklaştırdığı için bize hayır deme eğitimi veriyor bu da özgüvenimiz için çok önemli.
Özgüvenle ilgili bizi geliştirdiği konulardan birisi de bir şeye sahip olacaksan o gerçekten istediğin içindir ya da gerçekten ihtiyacın olduğu içindir. Onda var bende de olsun gösteriş, kıyas gibi hisler artık sana bir şey satın aldıramamaya başlıyor.
2. Para tasarrufu
Şimdi gelin e-ticaretin nasıl çalıştığını konuşalım. Önce olması gerekeni söyleyeyim mesela bir e-ticaret sitesine girerim ihtiyacım olan ürünü arama sekmesine yazarım ürünü bulurum, satın alırım ve işim biter.
Ama sistem böyle işler mi? Tabiki hayır.
Sitenin anasayfasında hatta istisnasız her yerinde kaçırılmayacak fırsatlar, son 3 gün, turuncu günler, kara cumalar, kaçıranı dövüyorlar gibi fırsatlar vardır. Dünyadaki bütün e-ticaret sitelerinde çarklar böyle döner arkadaşlar. Bu da dünyada ihtiyaçlarının peşinde değil, fırsatların peşinde koşan insanlar üretir.
Bir araştırmaya göre insanlar ihtiyacı olan 5 şeyi 10 liraya alacağına 9 liraya almak için kovaladıkları fırsatlarda 10 ürün alıyorlar. Yani cebimizden 50 lira çıkması gerekirken 90 lira çıkıyor. İşte bu sistemi bu dönen çarkları çözümleyebilirsek paramızda cebimizde kalacak.
3. Daha büyük amaçlar
Sadeleştiğinizde belkide hiç beklemediğiniz bir şey oluyor. Hayatınıza amaçlar gelmeye başlıyor bir amaç duygusuna sahip oluyorsunuz. İnsanların kalitesini sahip oldukları saraylar değil, düşüncelerindeki derinlikler belirler.
Etrafınıza bir bakın, çok başarılı entelektüel anlamda ileri seviye insanların gösterişle, kıyasla, dış görünüşlerle öyle pek işleri olmaz. İşte eşyanın insanı olmaktan vazgeçmek, amaçların insanı olmaya doğru bir adım atmaktır.
4. Daha mutlu bir hayat
Fiziksel varlığımızla manevi varlığımızın bağlantılı olmadığını söylerler, bağlantılıdır. Sahip olduğumuz uğraştığımız şeylerin iyi ve faydalı olması karakterimizi de o yönde etkiler. Kısaca, dışarısı içeriyi daima etkiler.
Duymuşsunuzdur muhtemelen Japoncada emeklilik anlamına gelen bir sözcük yok. Orda insanlar gelişmemiş ülkelerdeki gibi bir gün emekli olma hayali ile yaşamıyorlar. Herkesin her yaşta bir akışı bir uğraşı var. Okumayla, bahçeleriyle, tamirlerle, üretimle, gelişimle, yemekle ilgileniyorlar. Belkide bu yüzden dünyanın en uzun yaşayan insanları Japonlar.
Japonya’da değilim yaşadığım ortam da belli diyebilirsiniz. İşte minimal bir insan olmaya karar vermek tam da bu noktada devreye giriyor. Sadeleşmek sizi kalabalığa benzetmekten kurtarıyor. Çizginin dışına çıkmanızı, ortalama bir insan değil olmanız gereken insan olmanızı sağlıyor.
5. Başarı ve üretkenlik
İlgilenmen gereken şeyler azalınca elinde kalanlara daha fazla odaklanıyorsun ve onlara daha fazla vakit harcayabiliyorsun. Seni bölecek canını sıkacak daha az eşyan ve daha az gündemin olduğu için verimliliğin artıyor. Sadelik bence bir öğrencinin de başarısını arttırır, bir ev hanımının da evini daha çok sevmesini orda daha üretken olmasını sağlar. Bir iş adamının da daha özel odaklanmasını ve verimliliğini arttırır.
Sade bir yaşamı seçtiğimizde sahip olduğumuz her şeyi gündemleri akıl eleğinden geçirmiş gibi oluyoruz. İtiraf edelim bana katılacaksınız sanırım hepimizin aklında hayal ettiğimiz hobiler, iş fikirleri, araştırmamız gereken şeyler yok mu? var. Peki neden bunları yapamıyoruz? Ne enerjimiz ne de vaktimiz var. İşte minimalizm bu vakit ve enerjiyi kaostan, karmaşıklıktan, şuursuzluktan alıp olması gerektiği yere ait olduğu yere yani bize teslim eden müthiş bir formül.
6. Daha fazla özgürlük
Dövüş kulübü kitabını okuduysanız ya da filmini izlediyseniz şu cümleye denk gelmişsinizdir. “Sahip olduğumuz şeyler zamanla bize sahip olmaya başlar.” Maddelerin üzerimizde bağlayıcı etkileri vardır. Sahip olduğumuz her şey üzerimize bir sorumluluk yükler. Bakımı, düzenlemesi, temizliği, arayıp bulması, kapladığı yer var. Evimiz, işimiz bulunduğu ortamın enerjisinden yemesi var, zihnimizi meşgul etmesi var. Bunlar bizim özgürlüğümüzü kısıtlıyor.
Bilirsiniz insan sahip olmadığı şeye özenirmiş ama emin olun ki birçok insan sahip olduğu malın derdinden yaşamaya fırsat dahi bulamıyor. Türkçe de çok sevdiğim bir deyim vardır: Azı karar.
İnsan maymun iştahlı olunca madde için didinmekten yaşamdan tat almayı beceremiyor. Arkadaşlar burda bir şeylerden yoksun kalalım bir şeylerin eksikliği ile yaşayalım demiyorum. İhtiyacımız kadar eşya bize hareket özgürlüğü, daha az yorulmak, daha az kısıtlanmak, küçük alanlarda yaşayabilme becerisi yani azla yetinebilme becerisi veriyor. İşte bu da bizi daha özgür bir insan yapıyor.
7. Doğru ilişkiler
Şuna katılır mısınız bilmiyorum ama bence toplumda iletişime dair çarkların çalışma prensibi şöyle işliyor. İnsanlar üstlerini memnun etmeye çalışıyorlar astlarına da hakimiyet kurmaya çalışıyorlar. Bu sizce sağlıklı bir iletişim yöntemi mi?
Bence sahip olduklarımızla dış görünüşümüzle başkalarıyla rekabet etmeyi onları ezmeye çalışmayı ya da onları ezilmiş gibi hissetmeyi bence bırakmalıyız. Dostluklar ilişkiler bence eşyalara göre belirlenmemeli. Bir insanın dış görünüşüne göre onun hesabını kesmeye artık son vermeliyiz.
İşte damda bu noktada sadeleşmek bize eşyanın görüntünün değil fikirlerin önemli olduğunu hatırlatıyor. Bu da sağlıklı bir iletişimin, sağlıklı ilişkilerin sağlıklı toplumun bence önünü açıyor.
8. Çocuk gelişimi
Bu içeriği birçok anne baba da okuyacak dolayısıyla son maddemizi ebeveynler için ayırdım arkadaşlar. Çocuklar eğitimlerinin çok büyük bir kısmını çevresinde birebir gördüklerinden, çevresinde şahit olduklarından alırlar. Dolayısıyla yetişkinler yani ebeveynler de karmaşadan uzak daha bilinçli hayatlar seçmeye başladıkça çevrelerindeki çocuklar daha doğru bir kültürden beslenmeye başlayacaklar.
Benim yıllardır savunduğum bir şey var. Türkiye de televizyon izleme oranları çok yüksek olduğu için televizyonlar evlerin içinde bir nevi eğitim platformu. Dolayısıyla televizyonda gözüken insanların akılları ve vicdanları toplum ortalamasını belirleme noktasında çok çok kritik.
İnsanlar ekrandan da olsa takip ettikleri ünlülerin karakterlerine meyletmeye başlıyorlar. Bir anlamda bir insan takip ettiklerinin ortalaması olmaya başlıyor. Dolayısıyla anne babalar göz önündeki insanlar doğru, bilinçli ve seçici bir hayat yaşarlarsa çevrelerindeki etkileyecek insanlar da çocuklar da o kadar iyileşmeye başlarlar.
Bilmiyorum minimal bir insan olma konusunda sizi ikna edebildim mi? Ya da sadeleşme konusunda size iyi fikirler verebildim mi ama şu çok açık. Hiçbirimiz istemediğimiz bir hayatı yaşamak zorunda değiliz. Yaşamımızı sadeleştirerek daha rahat daha kaliteli bir hayata geçiş yapabiliriz. Ve nesneleri hayatın amacı olmaktan çıkarabiliriz…
Düşüncelerinizi ve özgür fikirlerinizi yorumlar bölümüne bırakabilirsiniz. Hoşça ve sağlıkla kalın.
Hikmet Anıl Öztekin videosundan alıntıdır.
İlk yorum yapan siz olun